26 Eylül 2013 Perşembe

Pendik - Kartal Sahilinde

Geçtiğimiz haftasonu Van'a uçtuk geldik.. Cumartesi öğlen indiğimiz Van'dan Pazar öğle saatlerinde ayrıldık. Pek bir şey anlamadık ama oldukça değişik bir deneyimdi..

Pazar günü erken saatlerde İstanbul'a indiğimizden canımız eve gitmek istemedi. Ne de olsa Sabiha Gökçen havaalanı gibi evimize kilometrelerce uzakta bir yerdeydik. Ne zamandır görmek istediğim Pendik sahiline gidelim dedik.

Yolda beni en çok şaşırtan şeylerden biri ücretsiz park yerleri oldu.. Burası ispark'ındır nasıl olsa 5 dakika bile dursak para ödeyeceğiz derken ücretsiz olduklarını farketmemiz şahane oldu...

Pendik sahilinde biraz mola verip, öyle yola devam ederiz diye düşünüyorduk. Ama öyle olmadı. Hava zaten kapalıydı bir de esmeye başlayınca daha fazla yürüyemedik.. Arabaya atladığımız gibi çay içecek bir yerler aramaya başladık. Kartal'a kadar ücretsiz park yerleri devam ediyordu. Benden söylemesi :)
Pendik sahilinde bisiklet sürebilirsiniz. 



Dragos sahilde sosyal tesisleri görüp bu sefer durmaya karar verdik. Hava açmış, rüzgar da gitmişti. Tabi yer bulmak çok zordu. Bir anne ve oğlu kalkınca onların yerine oturabildik. Şanslıydık, sahili gören masalardan birindeydik.

Çay ve yanına yiyecek bir şeyler alıp Van seyahatimizi düşündük.. Hala etkisindeyim..

Dragos sahil günlük güneşlik..

Oturduğumuz yerden büyük ada manzaramız

yine büyükada..

Sahil, hafif rüzgar, ada manzarası öyle iyi geldi ki.. Oradan hiç gitmek istemedim. Başka şey dilesem olacakmış. Eşimin kuzeninden gelen telefonla Beykoz'a doğru yola çıktık. Ben hala sahil şeridinde olduğumuzdan keyfime diyecek yoktu.

Akşam da dönüşte Beykoz, Kandilli, Çengelköy hattından döndük. Kanlıca'da biraz mola verip fotoğraflar çektik. Kuleli askeri lisesinin önünden geçerken dayanamadık orada da durduk. Manzara mükemmeldi..

Güzel geçen bir haftasonunu güzel sonlandırdığımız için mutluyduk. Böylece güzel bir haftaya başlamış olduk..

Sevdiğim ve ben.. 

Dragos sahilinde yaşanacak evler.. 

Akşam gezimizden Kuleli Askeri Lisesi

Kulelinin kulesi.. 

16 Eylül 2013 Pazartesi

Son piknikler..

(Tablo gibi değil mi?)

Dün İstanbul'un sonuna Rumeli Fenerine gittik. Eşimin akrabalarından birinin ablası oturuyordu orada.. Daha önce de gitmiştik burada da yazmıştık hatta İstanbul'un sonu diye..

Rumeli feneri İstanbul'un içinde olduğuna inanamadığım yerlerden biri. Hem İstanbul'lu hem de değil. Havası mis gibi.. Ayrıca çok uzakta değil. Otobüs ile ulaşmak da mümkün. Bunun karşı kıyısı olan Anadolu Fenerine de ayrıca bayıldığımı söyleyebilirim. İstanbul'da yaşamak böyle yerler sayesinde güzel.

Biz ne yaptık? Mangalımızı arabaya attığımız gibi soluğu burada aldık. Niyetimiz kalenin orada oturup piknik yapmaktı ama rüzgar buna izin vermedi. Biz de daha iç taraflara gittik. Ama gittiğimize de değdi.

Bol bol böğürtlen (biz karamuk diyorduk siz ne diyorsunuz bilmem ama karadenizliler de farklı söylüyor) yedik. Kuşburnu topladık. Yürüyüş yaptık. Velhasıl, yaz biterken havalar soğumadan bir haftasonunu güzelce değerlendirmiş olduk. İstanbul hala yeşil (böyle yerler sayesinde..) benden söylemesi..

(bunu yolda giderken arabadan çektim hızlıca)

(meşhur kale)

(piknikteki ziyaretçimiz)

(hala yeşil değil mi? )

(misafir olduğumuz evin balkonundan çektiğim fener)

6 Eylül 2013 Cuma

Sonbahar sever..


Çalıştığım zamanlarda (evden çalışsam da) zamanın pek farkında olmuyorum. Günler, haftalar, aylar nasıl geçiyor anlamıyorum. İşime odaklanıyorum başka şeyleri unutuyorum..

Ben kronik bir sonbahar severim. Sonbahar geldiğinde mutlu olurum. Havaların biraz serinlemesi, yaprakların sararması, hırkalar, çoraplar hep mutlu eder beni.. Kışı çok sevdiğim söylenemez. Ama sonbahar'a aşığım.

Küçük bir yerde büyümüş olmanın verdiklerinden olsa gerek. Doğup büyüdüğüm yerde (Gönen) sonbahar öyle güzel yaşanır ki.. Tarifi yoktur.. İlerleyen günlerde yani sonbaharın daha derinden hissedildiği günlerde İstanbul'da sonbaharı fotoğraflamak niyetindeyim.

Bu aralar Kuzguncuk, Çengelköy, Emirgan, Kireçburnu özlediğim yerler arasında.. Gidip fotoğraf çekmeliyim..

Üstteki kare YTÜ Davutpaşa kampüsündeki Hokka isimli cafe'de çekildi. Sonbaharla hiç bir ilgisi yok.. Daha sonbahar da gelmedi zaten..

30 Ağustos 2013 Cuma

İstanbul'dan gidiş..

(Körfezden geçerken çektiğim bir kare) 

3 günlüğüne İstanbul'dan kaçtık.. Döndüğümüzde kaldığımız yerden devam..

28 Ağustos 2013 Çarşamba

Bu yaz...

Bu yazın ilkleri:
  • Kabak çiçeği dolması yedim
  • Alaçatı'ya gittim
  • Bergama antik kentini gezdim
  • Arabada kaldık :) 
  • Ahşap evlerde kaldık
  • Hasanboğuldu gölüne gittim. (Akçay)
  • Doğduğum, büyüdüğüm yere çok yakın olmasına rağmen Bergama, Ayvalık, Cunda ve Assos'u ilk defa gördüm ve çok sevdim.. 
  • Boyoz yedim (evet ilk).
  • İzmir'e gittim.
  • Sakızlı türk kahvesi içtim
  • Sakızlı dondurma yedim (sakızı çok severim ama bu ikisi ilk oldu..)
Yaz daha bitmedi, eminim bu liste uzayacaktır.. 

(boyoz)
(Sakızlı Türk Kahvesi)

(Ayvalık tostunu daha önce yedim ama Ayvalıkta ilk kez)

27 Ağustos 2013 Salı

Yeniden başlasam..

Hayata değil tabii :) Olmak istediğim yerdeyim. Benim isteğim yeniden ilkokul 1. sınıfa başlamak..

Kalem, kağıt kokusunu yeniden duymak. Annem ve dayımla okul alışverişi yapmak. Güzel kalem kutusu, çanta ve önlük almak.. Kokulu silgi bile..

Okula gideceğim için heyecanlanmak. İçinde riyakarlığın, ikiyüzlülüğün olmadığı arkadaşlarla olmak.

Okul bahçesindeki toz toprak kokusu. Kısacık teneffüste yerden yüksek oynamak ya da ip atlamak.

Sabahın köründe kalkıp annenin ekmek kızartması.. Üşenmeden. Saçlarını taraması, mis gibi giydirip göndermesi.

Ben her sonbahar gelip de okullar açılacağı zaman bunu düşünürüm. Yeniden 1. sınıfa başlayıp o anıları yaşamayı..


26 Ağustos 2013 Pazartesi

Pazar'dan Pazartesi'ye geçiş..



Çok garip ama ben haftaiçini daha sevenlerdenim. Neden diye sorulursa, haftasonu daha yoğun geçiyor.. Hafta içi çalıştığımdan sevdiğim işleri yapabiliyorum.. Haftasonu tam bir koşturmayla geçiyor. Cumartesi ya da Pazar temizlik günüm oluyor. Eğer dışarıda bir plan yapmışsak Cuma akşam üzeri temizliğimi yapıyorum. (Tabi hızlıca olduğu için içime sinmiyor.. O ayrı konu..)

Cumartesi müsait olduğumu düşünüp bana gelmek isteyenler oluyor.. Buna seviniyorum tabi, ama hafta içi hiç kendime vakit ayıramamışken haftasonunu da temizlik+yemek yapmak ile geçirmek pek hoşuma gitmiyor.. Dışarıda buluşalım deseler daha çok seviniyorum. (Bu kısım biraz temizlik ve yemek yapmayı sevmez, hatta misafiri sevmez olarak algılanabilir.. Öyle değil gerçekten..) Ama beni evde yakalayanlar için de yemek sofra hazırlamak en büyük zevkim haline geliyor. Yorucu oluyor ama değiyor.

Bu pazar günü de uzun süredir tanıdığım, sevdiğim bir çifti ağırladık kahvaltıda. Maksat muhabbet olsun, dedik. Soframa da bayağı özendim. Neler vardı hem aklımda kalsın hem ileride gelecek misafirlerime de yapmam için fikir olsun:
  • Zeytinyağlı biber dolması
  • Hamur kızartma (mayasız)
  • Fırında kaşarlı patates
  • Domates (Çanakkale) , salatalık tabağı
  • Peynir tabağı
  • Reçeller
  • Zeytinler
  • Sarelle
  • Browni
  • vs.


Sofrada anneannemin benim için aldığı kahvaltı takımını kullandım.. Güzel hoş bir pazar kahvaltısı oldu. Biz çok sevdik :) Ne yazık ki misafirlerimiz erken gitmek zorunda kaldı. 

Biz de öğleden sonra kahvaltıdan kalanları alıp YTU Teknopark piknik alanına gittik. Bisiklet sürdük. Ben araba kullandım. Tek başıma sürüşler yapıyorum artık.. 

Bir haftasonu da böyle geçti.. Bir sonraki haftasonu nasipse Kastamonu.. Şimdi haftaya başlamalı ve işime geri dönmeliyim.. 



Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...