2 Ekim 2012 Salı

benim masalım..

Bir kız varmış...

Hayali İstanbul'da yaşamakmış..

Evlenmiş İstanbul'a yerleşmiş..

Hayallerinde masal gibi olan şehir, trafiği, kalabalığı, sürekli kapkaç korkusu ile onu bezdirmeye çalışmış..

Ama kız yılmamış..

Dolmabahçe'den, Ortaköy'den, Üsküdar'dan Boğazı seyrederken "herşeye rağmen İstanbul'da Yaşamak" güzel diyebilmiş..

Eski ev aşığıymış bu kız.. İstanbul'da eski bir evde oturmak istiyorum demiş..

Yine hayalleri gerçek olmuş.

İstanbul'un merkezi semtlerinden birinde 30 yıllık bir evde oturmuş..

Keyfine diyecek yokmuş..

İstanbul'da yaşamak belki masal gibi değilmiş, ama kendi İstanbul'unu yaşıyormuş.

Tadını çıkara çıkara..

Fotoyu geçen gün boğazdan geçerken çektim.. 

Muzicons.com

1 Ekim 2012 Pazartesi

uzun bir aradan sonra..

Yazmayalı uzuun bir zaman oldu bıdı bıdılarına girmeyeceğim.

Hızlıca yeniden yazmaya başlayacağım.

Bugünden itibaren 365 günlük blog yazma serüvenim başlamış bulunuyor.

Nereden çıktı acaba bu? Çünkü ben, düzenli blog yazıp sonra da onu kitap haline getirmeye heves ettim de oradan..

ve işte bugün 1. Yani 1 Ekim. Benim yeniden blog yazmaya başladığım tarih.

Bu zaman zarfında neler oldu kısaca onun üzerinden geçeyim:

> Taşındım. Bu ev İstanbul'da yaşadığım 4. ev. Ama artık kendi evimizdeyiz. Artık size (bana göre) minik ve dünyanın en şirin evinden sesleneceğim. Ayrıca İstanbul'un güzide karmakarışık semtlerinden olan Güngören'de yaşamaktan da bahsedeceğim!

> Homeoffice çalışanı oldum. Artık sabah 9 - akşam 6 bilgisayar başında ama evinin ofisinde çalışan biriyim.



> Güzelce tatil yaptık. Bu yaz benim için çok güzel geçti şükürler olsun. Dalyan'a gittik, güzlece dinlendik. Ondan öncesinde Gönen'de güzel günler geçirdik. Taşınmanın stresini ve yorgunluğunu attık çok şükür. Şimdi, taşınma mı? O da ne.. diyorum...

Bunların dışında milyon tane şey olmuştur ama ben hatırlamıyorumdur büyük ihtimalle..

Bundan sonra İstanbul'da yaşamaya ve bunu burada paylaşmaya devam.. Hadi bakalım..

27 Nisan 2012 Cuma

klasik, bu aralar ben..



1 hafta oldu işten ayrılalı. Artık sabahları yayıla yayıla yatıyorum. Öğlenleri ve akşamları da.
Acayip tembel oldum. Bir de vurdumduymaz.

Bu aralar ben,

- Mutfağa girip saatlerce yemek yapıyorum. (Karnıyarık ve browni bile yaptım..)

- Balkonumu temizleyip mis gibi çamaşırları oraya asıyorum,

- Sabah kuşağındaki yemek programlarını seyrediyorum (Kanal D'deki Nursel'in Bizim Mutfak programını seviyorum!)

- Dışarı çıkıp Merter'deki über fiyatlı evlere bakıyorum!

- Merter'i keşfediyorum...

- Sabahları eşime kahvaltı hazırlıyorum!

işte böyle tembellikler yapıyorum. Ne zaman sıkılırım, bıkarım bilmiyorum..

Geçen hafta yani özgürlüğümün ilk günlerinde Beylikdüzü'ne kadar bile gittim. Sevgili anneannem dayımın yanında kalıyor ben de onu ziyarete gittim. 4 sene yaşadıktan sonra geçen İlkbahar ayrılmıştık Beylikdüzünden.. Şimdi gittim yollar pek tuhaf geldi. Normalde akşamları Beylikdüzüne dönerken şimdi Merter'e dönmek güzeldi. Ne yalan söyleyeyim hiç özlememişim Beylikdüzünü..

Bu işten ayrıldığımın 2. haftası olacak. Biraz dinlenip freelance işler bakmaya başlamam lazım..

Ama biraz özgürlüğün tadını çıkarıp İstanbul'da gezmek istiyorum.

ve İstanbul'da yaşamanın tadına varmak..

(fotoğraf Yıldız Teknik Üniversitesi Davutpaşa kampüsünde çekildi.)

23 Mart 2012 Cuma

Haftayı bitirdik..


Bu hafta nasıl geçti anlamadım.. Diğer haftaları da anlamıyordum ya neyse..

Bir koşturmaca içinde gidiyoruz işte..

Bugün yolcuyum, aylardır gitmediğim Gönen'ime. Ani bir kararla. Haftasonu kalıp geri dönmeye gidiyorum..

Biraz anne- anneanne yemekleri yiyip, biraz temiz hava alıp döneceğiz.

Bol bol bahar fotoğrafı da bonusu olacak sanırım..

Bakalım kısmetse..

(Üsttei fotoğraf dün gelen twitterdan kazandıklarımdan.. Ballı bir yer Twitter;) )

22 Mart 2012 Perşembe

Koşuyolu



Dün bir toplantı için Koşuyolu'na gittik. Bu semte ilk defa gittim. Anadolu yakasını pek bilmeyenlerdenim.

Sakin ve sessiz bir semtmiş Koşuyolu. İş için gittiğimizden dolaşmaya pek vaktimiz olmadı tabi. Sadece Starbucks'ta oturup Chai Tea Latte içebildik. İlk Chai Tea Latte deneyimimdi diyebilirim. Sürekli Mocha içen biri için daha az kalorili leziz bir içecekmiş...

Bugün de bu çiçekleri çektim.. Bahar yüzünü göstermeye başladı. Keşke benim içim de biraz çiçeklense.. Çok kararsız günlerdeyim bu aralar..



hayatımdaki yenilikler..


Bu günlerde hayatımdaki en büyük yenilik 2 tane sevimli berjerin evimize katılması oldu. Uzun zamandır hayalimdeydi berjerlerim olsun, ortasına bir sehpa atayım, kahve keyiflerimizi orada yapalım diye. İşte dün bu hayalime kavuştım. 

Artık gelsin kahve keyifleri.. 


Aslında ortalarına bir fiskos daha çok yakışacak gibi.. Bakalım zamanla şekillenecek bizim berjer köşesi.. 


Bunun dışında haftasonu yine ahşap boyama malzemelerimi çıkardım. Ne zamandır boyanmayı bekleyen minik raflı kutunun astarını attım. Balkonda boyadığımdan akşamüzeri olunca hava biraz serinledi. Ben de öylece bıraktım çıktım.. 

Akşamına hamsi ziyafeti vardı. Bak işte onu fotoğraflamadım.. 




21 Şubat 2012 Salı

sabah koşturmalarımı sevmiyorum..


Çalan saati 4 kez erteleyip istemediğim saatte kalkmayı,

Koştura koştura giyinip, evden çıkmayı, 

Aşağıdaki pastaneye gidip 1 dereotlu 1 patatesli poğaça almayı, (yağ küpü oluyorlar :( )

Yine koştura koştura metrobüse yetişip sonra uzuuunca bir yol yürümeyi,

İş yerine gelince bilgisayar başında kahvaltı yapmayı,

SEVMİYORUM.. 

Halbuki;

Sabah alarm ertelenmeden kalkmayı,

Güzel bir kahvaltı sofrası hazırlayıp güne başlamayı, (tereyağ, bal, reçel, peynir, zeytin'den oluşan insan kahvaltısı)

 Metrobüse koşturmadan gitmeyi,

İş yerine gelince bilgisayarı açıp ayılmayı beklemeden çalışmayı,

İSTİYORUM.. 

Çok şey mi istiyorum?

(Foto ne alaka? Öyle içimden geldi işte..)

14 Ocak 2012 Cumartesi

karlar düşer

Karlar düşerken Ytü Davutpasa kampüsünde bir arkadasimizla araba sürme denemeleri yapiyoruz.

Kar yagmasını özlemisim. Fakat İstanbul'da kar yagisi pek sarmiyor..
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...